30 Eylül 2009 Çarşamba

ZİHİNSEL GELİŞİM VE TOPLUMSAL SORUNLAR ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

bizim zihnimizi şekillendiren yani bizi biz eden en büyük etken çevresel etkenlerdir. kalıtsal yapımız ne olursa olsun düşüncelerimizi, davranış biçimlerimizi, yaşam tarzımızı vs. belirleyen çevremiz ve çevremizde sık temas kurduğumuz kişilerdir. televizyon, internet gibi teknolojik ürünlerde bunun üzerinde etkilidir. öncelikle bizim ile ilgili toplumsal sorunları bir gözden geçirelim. ekonomi bizim en büyük sorunumuz. ülke nüfusunun büyük çoğunuluğu ekonomik olarak çöküntüdedir. bunun en en başta gelen sebepleri ise işssizlik veya işssizlikte farksız olan çok düşük ücre karşılığı tüm zamanımızı ve tüm enerjimizi alan işlerde çalışmaktır. peki bu işssizliklerin ana sebebleri nelerdir.
ülkede var olan enerji kaynaklarının kullanılmaması ve belli kotalar dahilinde kulanılması, tarımın tam kapasiteyle yapılmasına engel olunması, madenlerimizin gelecekte bazı dış güçlere yedek ürün olarak bırakılması, savaşa ayrılan bütçenin ülke gelirinin büyük kısmını oluşturması gibi.
peki bunlara kimsenin bir çözüm bulmaması veya insanların bunlar karşısında sessiz kalmasının sebebi veya sebepleri nelerdir.
insan zihninin zayıflıklarından faydalanarak dikkati daha değişik yönlere çekmek bunun en basit yöntemi. çünkü insan zihni öncelikle kendini tatmin yolları aradığından kendine hoş veya eğlenceligelen konulara çabuk yönelir ve bu yönelme karşısında kendisini asıl ilgilendren gerçeklerden uzaklaşabilir. peki bu hoş ve eğlenceli konular nelerdir.
grubun ilk açıldığı gün dile getirdiğim gibi eğer grubumuz aşk, seks, ilişki, futbol veya ahlaki değerleri zorlayan aşırı konular içermiş olsaydı gruptaki üye sayısı milyonu bulabilirdi. ayrıca magazin, diziler, aşk gibi insanı güncel olaylardan alı koyan etkenler.
tabi bu yazdıklarım bizim düşüncelerimizi başka yönlere çeken en büyük etkenler değil.
üstün insan, üstün toplum, üstün renk, üstün ırk, yokoluyoruz, bizlere karşı geliyorlar, başkaldırıyorlar, ya biz ya hiç gibi kelimeler insanları en çok agresifleştiren ve gerçek sorunlardan uzaklaştıran etkenlerdir.
şimdi bir fransız en üstün ırk türk tür diyebilirmi, bir ingiliz bir türk bizden daha zekidir diyebilirmi. peki bir türk biz ingilizlerden daha güçlüyüz diyebilirmi. neye bağlı olarak bunu söyler. silah gücü olarakmı, teknolojik güç olarakmı, dilin yaygınlaşması olarakmı, ekonomik güç olarakmı. en üstün toplum kelimesi neye bağlı olarak kullanılır. bizlerin çevremizden gördükleri ve hiç bir irdeleme, yorumlama yapmadan, üstünde yoğunlaşmadan, düşünmeden zihnimize kazınmış olarak böbürlenerek kendimizi ortaya atmamızdır sadece bunlar.
peki bunların sonucunda ortaya çıkan sonuçlar nelerdir.
kendi içimizde hem ekonomik olarak hemde var olan tüm değer bağlarıyla birlikte olduğumuz toplumları küçük görerek ve onları ezmeye çalışarak gücümüzü göstermeye çalışırız. işte bunu sonucunda ülke içinde iç savaşlar çıkar ve ülke ekonomisinin büyük kısmı bu tarafa kayar. bunun sonucunda da işssizlik ve ekonomik yetersizlikler ortaya çıkar. bundan fayda görenlerde bizi bu düşüncelere iten asıl ana güçler olur.
peki biz bunların karşısında durursk güçlü ırk deilde en güçlü toplum veya en güçlü ülke olamazmıyız.
kardeş halklar tek ülke tek bayrak. en büyük güç...

200 Yıl Yaşamak İster misiniz?


2,5 senedir uzun yaşam konusunda araştırmalar yapıyorum. Neden? Çünkü ben sorguluyorum, birileri 70 sene yaşayacağımızı söylüyor, neden? 8 saat uyumamız gerekiyormuş, neden? Beynimizin %10′nu kullanıyormuşuz, neden? Neden daha fazlası olmasın, neden bunları araştırmadan kabullenelim? Eğer sağlıklı bir şekilde 100-200 sene yaşamamızın olağanı varsa niye yaşamayalım? En azından ben ne kadar yaşarsan o kadar kendimi geliştirir ve bir o kadar da insanlara faydalı olurum.




Zaman içinde uzun yaşam konusunda düşünen tek kişi olmadığımı bilim adamlarından tutunda bir çok kesimin bununla ilgilendiği ve epey mesafe katettiğini gördüm. İlk önce Bilim adamı Baird T. Spalding‘in Tibet Rahipleri araştırmasında yazdığı anıları okudum. Baird T. Spalding Tibet’te 500 -600 yaşındaki insanlarla karşılaştığını yazıyordu. (bu kitap)


Baird T. Spalding’in fikirleri çok uçuk bulunurken Cambridge araştırmacısı Prof. Aubrey de Grey insanların 1.000 yıl yaşayabileceğini iddia ediyor ve konuda çalışmalarını halen sürdüyor. TED Talks’ta yaptığı konuşmada (bu konuşmayı Türkçe altyazılı buradan izleyebilirsiniz) çalışmalarının bir özetini bulabilirsiniz.






100 Yaş Üstü Yaşayanlar Kulübü artıyor.



1950′li yıllarda 100 yaşını geçmiş insanların sayısı 2 bin – 3 bin kişiyken günümüzde 340 bin kişiye ulaşmış. 21. yüzyılın sonunda da bu rakamın 6 milyona ulaşacağı tahmin ediliyormuş. Eğer dünyada yapacağınız çok iş varsa siz de bu kulübün üyelerinden olabilirsiniz. (Kaynak: NTV)

Nerde O Eski Domatesler, Biberler




Sürekli başımıza kakılan sağlıksız besinlerden yakınıyoruz. Büyüklerimiz hep eski domateslerden, biberlerden vs. bahsedip duruyorlar. Sağlık şirketleri bizi sürekli korkutuyor ama işin ilginç bir yönü var, 19. yüzyılda yaşam süresi 40 yıl civarındayken şimdi 80 civarında… Bunda bir çok etken var tabii ama yine de ironik değil mi?

 
                            164 Yıl Yaşayan Zaro Ağa


Zaro Ağa, bazı kaynaklara göre 1777′de, bazı kaynaklara göre de 1774′da Bitlis, Mutki, Meydan köyünde doğmuştur. 18. yüzyılın sonlarına doğru İstanbul’a gitmiş ve Selimiye Kışlası, Ortaköy ve Tophane camiilerinin inşaatında çalışmıştır. 50′li yaşlarında uzun yıllar İstanbul hamal topluluğunun başında kalmıştır. Daha sonra operatör Emin Bey‘in şehreminliği zamanında belediye serhademeliğine getirilmiş ve bu vaziyeti ölümüne kadar sürdürmüştür. Böylece son günlerini İstanbul’da geçirmiştir ve aynı şehirde ölmüştür.




Ölümüne yakın ise kapıcılık yaptığı söyleniyor.



Dünya basının odak noktası olmuş ve dünyanın en uzun yaşayan insanı olarak 1925′te İtalya’yı 1930′da Yunanistan’dan hareket ederek Amerika’yı, 1931′de İngiltere’yi ziyaret etmiştir.



Zaro Ağa “Bol Bol Yoğurt Yeyin” diyor;


Erken yediği akşam yemeklerinde sofrasında sadece yoğurt ya da sadece ekmekle ayran bulundururdu. Tam 100 yıl bu alışkanlığını değiştirmedi. Uzun yaşamak isteyenlere; “Bol bol yoğurt yeyin!” derdi. 164 yıllık hayatında tam 20 kez evlendi. Siirt ve İstanbul’daki “karı”larını hiç ihmal etmedi ama çocuklarının ve torunlarının sayısını o da bilmiyordu.




Ölümü



Yaşamı boyunca 10 padişah görmüş ve 164 yaşında vefat etmiştir.

                                   256 Yıl Yaşayan Li Ching-Yuen

Çinli dövüş sanatları ustası ve uzun yaşam araştırmacısı olarak nam salan Li Ching-Yuen 1677`de Chyi Jiang Hsie, Szechuan köyünde dünyaya geldi.




Hayatının büyük bölümünü dağların eteklerinde bitkiler toplayarak ve uzun yaşamın sırlarını araştırarak geçirdi. Uzun ömrünün ilk 70 yılını uzun hayatın, sonsuz yaşamın sırlarını arayarak geçiren Li Ching Yuen, 1748 senesinde 71 yaşındayken Çin ordusuna dövüş öğretmeni ve taktik danışmanı olarak katılmak üzere Kai Hsien`e taşındı. 1927 yılına kadar bu görevini icra ettiği biliniyor.



1927 yılında ordudaki görevinden emekli olup eve döndükten bir yıl sonra öldü. Bazıları onun doğal nedenler yüzünden öldüğünü söylese de bazı kaynaklar ölmeden önce ‘bu dünyada yapmam gereken herşeyi yaptım. Artık eve gidiyorum` dediğini


Uzun yaşamın sırrı sorulduğunda Usta Li`nin cevabı her zaman şunlardı:


-Temiz bir kalbin olsun

-Bir kaplumbağa gibi otur

-Bir güvercin kadar hayat dolu yürü

-Bir köpek gibi uyu.


“150 Yıl Yaşayabiliriz” kitabının Yazarı Prof. Mikhail Tombak diyor ki;



 
Ortalama yaşam süresinin 60-70 yıl olduğunu dikkate alırsak 150 yıl yaşamak bir hayal gibi gelebilir. Oysa gerçekten mümkündür ve 150 sayısı da rasgele söylenmiyor.




İnsan bedeni büyük bir enerji sistemidir ve bu enerji sürekli olarak değişip, dönüşür. Bedenimizdeki tam bir enerji değişimi döngüsü yedi yıl sürüyor ve bu arada hücrelerimiz de yenileniyor. Yaşamımızda böyle yirmi iki döngü bulunuyor ki, biriken enerjiye bakıldığında 150 yıl yaşayabileceğimiz ortaya çıkıyor. Ancak, öncelikle zihnimizden başlayarak, kendi kendimize yaşam süremizi sınırlıyor dolayısıyla doğanın bize sunduğu kapasiteyi tam olarak kullanamıyoruz. Bu kitap neyi, nasıl, neden yaparsak bu kapasiteyi çok daha uzun ve sağlıklı olarak kullanabileceğimizi anlatıyor.



Uzun yıllar Moskova Sağlık Bilimleri Merkezi’nin başkanlığını yapan Profesör Tombak mucizevî diyetlerden veya ilaçlardan söz etmiyor; sağlığımızı korumaya ve sürdürmeye yarayan temel ilkeleri açıklıyor. Sağlığımız ile beslenmemiz, nefes almamız, fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarımızı karşılama biçimimiz arasındaki ilişkileri anlatırken kolayca uygulanabilecek öneriler yapıyor. İşte bazıları:

• Uzun yaşamın doğru nefes almaktır.


• Her gün ardışık olarak sıcak-soğuk duş alın; kan dolaşımınız düzelecek, bağışıklığınız güçlenecektir.

• Bedeninizin dış temizliğinin yanı sıra iç temizliğini de yapar, kalınbağırsağınızı, karaciğerinizi temizlerseniz, gençleşirsiniz.

• Erimiş buzdan elde edilen su, hücrelerimizdeki suyla aynıdır; bu suyu için.

• Boğazınız ağrımaya başladığında bir dilim limon emerseniz bakteriler yok olacaktır.

• İki kaşık sıvı yağı ağzınızda yarım saat tutarsanız kanınızın yarısını temizlersiniz.


Ve daha pek çok benzer önerinin yanı sıra en önemlisi de şu: Sağlığımız kendi ellerimizdedir…




Romalı ünlü filozof Seneca, “İnsanlar ölmezler, kendi kendilerini öldürürler” demiş.

Uzun Yaşam Sırlarını Özetlersek



Tibetli Rahipler uzun yaşam için, “Genç kalmak istiyorsanız, genç gibi hareket edin, genç gibi düşünün, genç gibi yaşayın” diyorlar.




Zaro Ağa “Kendinize iyi bakın, bol bol yoğurt yeyin” diyor.



Li Ching-Yuen “Temiz bir kalbin olsun, kaplumbağa gibi otur, güvercin gibi hayat dolu yürü, köpek gibi uyu” diyor.



Prof. Mikhail Tombak “Doğru nefes alın, sağlığınızın kendi ellerinizde olduğunu unutmayın” diyor.



114 yaşındaki tatlı teyzemiz (aşağıdaki) “Bol bol gülün neşeli olun” diyor.



Son Olarak aşağıdaki resimde gördüğünüz bayan Anthony Robbins‘in UPW 2009 seminerine katılmış ve tam 114 yaşındaymış. Tony Robbins sormuş, uzun yaşamanın sırrı ne? Bayan cevap vermiş; Ha ha ha…




(Bu yazıda sadece çalışmalarımın bir kısmını paylaştım, vaktim oldukça bunu bir yazı dizisine dönüştüreceğim ve devamını getireceğim.)


 
KAYNAK
 
http://www.hakanmenguc.org/


PURE VISION